MİNİK ARI MERT
Slayt 1
MİNİK ARI MERT
19 Temmuz 2011 Salı
MERT'LE TATİL
Geçtiğimiz hafta Mert'le ikinci Bodrum tatilimizi gerçekleştirdik, hepimize geçmiş olsun. Tabii özellikle bana. Neyse ki kendimizi her türlü zorluğa hazırlayarak bu tatil seferine çıkmıştık. O nedenle hafif sinir bozuklukları yaşansa da beklenmedik birşey olmadı. Hatta bazı konularda beklediğimiz felaketleri yaşamadık bile diyebilirim. Gelelim olanlara:
Cumartesi günü 11.30 uçağıyla Bodrum'a doğru yola çıktık. Uçak saatini Mert'in uyku saatine göre seçmiştim ve ne kadar doğru bir seçim yaptığımı görmüş oldum. Mert uçağa biner binmez uyudu (havaalanında beklerken deli gibi etrafta koşturup bütün masalara tırmanıp bir güzel yorulmuştu) ve tam uçak inerken uyandı. Böylece çevreye herhangi bir rahatsızlık vermemiş olduk. Havaalanından hemen kiraladığımız arabaya binip Armonia'ya doğru yola çıktık.
Geçen sene de tercihimiz Armonia olmuştu. Hem devremülk olduğu için mutfağı var, çocuk için gerekirse yemek yapmak mümkün, hem de harika bir kumsalı var ve çocukların oynaması için çok müsait. Evde rahat ettik sayılır. Sadece Mert'in balkondan dışarı kaçma girişimlerine bir kişinin sürekli karşı koyması gerekti.
Mert sahilde çok güzel oynadı. "Kii, kii" adını verdiği denize kumları alıp alıp fırlattı. Kovalarıyla oynadı ama bizim sürekli denizden kovaya su doldurup kendisine vermemiz gerekti. Aksi takdirde oyuna olan ilgisini kaybedip etrafa saldırmaya başlıyordu. İşte böyle zamanlarda ya başka çocukların oyuncaklarını aldı, ya onların üzerine kum fırlattı, ya başkalarının şezlonglarını kuma bulayıp T-shirtlerini yere attı... Neyse ki çoğunlukla insanlar "bizim de çocuklarımız var, rahatsız olmayın" diyerek bizi rahatlattılar. Aralarda çocukları olmasına rağmen inanılmaz soğuk insanlar da çıktı tabii...
Ve sahildeki en büyük sorunumuz merdivenler. Bütün çocuklar kovayla kürekle oynarken bizimki orada da merdivenleri buldu. İn-çık, in-çık derken benim de o sıcakta canım çıktı. Kendisi de ayaklarını çiziklerle doldurmayı başardı. Benim taşların üzerinde ayaklarım yanarken Mert Bey çıplak ayaklarla ortalıklarda fink attı. Plajın deposunu bulup oraya kadar girdi. Hele duşları keşfettikten sonra boş bulduğu anda ilk hedefi duşlar oldu.
Denize girerken simite oturtmak mümkün olmadı beyefendiyi. Zaten deniz biraz soğuk geldi sanırım. Kovayla üzerine su dökerken sorun yok ama denize girerken çok yavaş, alıştıra alıştıra ve annesinin kucağında girmek istedi. Tabii "ördek suya daldı", "Hopla" ve "Tren" şarkıları eşliğinde...
Sahilde bazı insanlar beni oldukça şaşırttı. Ben mi çok titiz bir anneyim, belki de sorun bende... Ben sürekli Mert'in attığı şapkayı başına koymak için çabalarken, üzeri ıslandıkça güneş kremini yenilerken, deniz kenarında "aman meyvesini de yesin" diye uğraşırken Mert kadar bebekler şapkasız, kremsiz (bazıları kendi kremlerinden sürüyorlardı çocuklarına, hatta bronzlaştırıcı yağ süreni bile gördüm) etrafta dolanıyorlardı. Üstelik öğle güneşinin altında. Ben her gün Mert'i öğle yemeğinden sonra odaya çıkardım ve saat 16.00'ya kadar odada onu oyalamaya çalıştım. Artık arabalarla mı oynadık, resim mi yaptık... Daha türlü maskaralıklar denedim. Biraz yoruldum ama ne yapayım, bu fazla titizlikse bile ben böyleyim.
Gelelim tatilin en büyük sorununa: tabii ki yemek. Zar zor verilen bir sabah kahvaltısını (o da sütte ezilmiş cicibebe-pekmez-yumurta karışımından oluşuyordu) öğle yemeğinde 1/2 ya da 1 köfte ile azıcık (3-4 tatlı kaşığı) yoğurt ve pilav izledi. Akşam da aynen birkaç lokma birşey. Tabii kabızlık problemi baş gösterdi. Neyse ki Milupa mamaları var. Hemen kayısı püresi takviyesi ile bunu aştık. Ama her yemekte sinirlerim harap oldu. Gittiğimiz yerlerde var gücüyle bağırıp yan masalardakileri oraya geldiklerine pişman etmesini saymıyorum tabii.
Ve tatilde hayatımızı kurtaran nesne: İkea Mama Sandalyesi. Normalde annemde kullandığımız bu sandalyeyi yanımızda getirmiştik. Getirmek biraz zor oldu. THY sağolsun, uçağa binişte bize zorluk çıkardı. Ama o kadar çok işimize yaradı ki değdi. Yemeklerde bir şekilde sandalyede oyalayamasaydık benim birşey yemem imkansızdı. O kadar kolay sökülüp takılıyor ki, iyi ki başka bir portatik mama sandalyesi almamışım.
Biz Bodrum'dayken Teyzemler de tekneleri ile Bodrum'daydı. Dolayısıyla 3 kez tekne ile çıkma şansımız oldu. Önceleri Mert'i teknede nasıl oyalarım diye korkuyordum ama çok da zor olmadı. Sadece teknenin merdivenlerinde bir yukarı bir aşağı turlayıp durduk. Simitine oturmadığı için tekneden denize giremedi. Teknenin arkasına oturtup kova ile su dökmece oynadık. Bir kere de eniştem (Mert "dede, dede" diye peşinden koşturuyordu kendisinin) bizi botla Karaada kıyısına götürdü, orada taşlarla oynayarak denize girebildik.
Bodrum gecelerini yaşama imkanı da oldu Mert'in. Tekne Bodrum'un içinde olduğu için bir akşam dönüşte Cook Shop'a yemeğe gittik. Mekana çok sinirlendiğim için ismini zikrediyorum. Tamam, belki çocuklu insanlar için uygun bir yer değil. Ama mama sandalyeleri var, menülerinde çocuk menüsü diye birşey var. Demek ki çocukların da oraya gelebileceğini biliyorlar. Neyse, saat 21.30 gibi oradaydık. Mert de açtı. Girer girmez onun köftesini söyledik. Bu sırada biz de oturma gruplarından birinde masa boşalmasını bekliyoruz. Bu bekleyiş yarım saat sürdü. Bizi masaya aldılar. Bu arada Mert "mama gel" demeye başladı. Köfte nerede diye sorduk, ne cevap aldık dersiniz: Daha köfteyi söylememişler bile. Bir de ters ters bakıyorlar. Zavallı çocuğumun aç olduğuna mı yanayım, bunların ihmalkarlıklarına mı sinirleneyim. Neyse köfteler bir süre sonra geldi, tabii Mert'in keyfi iyice kaçmıştı ve yemedi. Bu arada son ses çalaşn müzik de onu rahatsız etti sanırım. Ben de azıcık hazır mamasından binbir zorlukla yedirip kendisini alarak dolaşmaya başladım. Hem benim hem de annemin yemeği burnumuzdan geldi.
Yemek sonrası otoparka kadar yürümeyi tercih etti gecenin 23.00'ünde. Arada "dede"yle uçtu uçtu da oynayınca iyice keyfi yerine geldi. Ama Bodrum'dan Armonia'ya dönüş yolunda artık pes etmişti.
Dönüşümüz de güzeldi diyebilirim. Mert'in yine çok uykulu olmasına rağmen Bodrum havaalanında oradan oraya son hız koşturması beni helak etse de en azından uçakta uyudu. İndiğinde babasını gördüğüne çok sevindi. Hele eve gelince tam bir şok yaşadım: Bütün tatil boyunca yemekleri eziyet haline getiren Mert akşam yemeğini de sonraki gün tüm yemeklerini de güzel güzel yedi.
Şimdi önümüzde zorlu meme bırakma süreci var. Aslında doktor gelir gelmez bırakın demişti ama kıyamadım. Hem o kadar gün benimle birlikteyken ben evden gideceğim hem de bir yandan meme bitecek. Büyük şok olur diye düşündüm. O yüzden yarından itibaren başlamayı düşünüyorum. Aslında bir yandan hiç içimden gelmiyor, diğer yandan da hem ben hem de o çok yorulduk artık gece sürekli kalkmaktan. Üstelik yemeklerini de daha güzel yiyecek. Bakalım yarından itibaren bizleri neler bekliyor.
Etiketler:
18. ay,
bebekle tatil,
mama sandalyesi,
yemek sorunu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder