Hastalık nedeniyle bu hafta sonumuz maalesef hastanede başladı. Geçtiğimiz Pazar'dan bu yana Mert'in akan burnunu Otri Bebe + Peditus kürüyle geçiremeyince sabahın 9'unda doktorun kapısına dayandık. Gitmeden önce de Mert'i duruma alıştırmak için elimden geleni yaptım: "Bak doktor teyze sana aferin diyecek, alkış yapacak. Yemeklerini pek güzel yemiş diyecek. Sonra da sırtına böyle böyle yapacak". Nitekim kapıdan girer girmez de doktor Mert'i tesadüf eseri alkışlarla karşıladı. Ama bunların hiçbiri hastanede yaşanan yaygaraya engel olamadı maalesef. Mert doktorun gösterdiği hiçbir oyuncağa aldırmadığı gibi muayene için üstünü çıkarırken başladığı ağlama ve çığlık krizine ancak hastanenin çocuk tuvaletlerine girince son verdi. Doktor "2 yaşına gelince geçer bu durum" dedi ama ben çok emin değilim...
Sonuç olarak ciğerlerine inen birşey yokmuş. İlaçlarını değiştirmekle yetindik. Yeni burun damlaları vs. alarak eve döndük. Bizimkinin de hasta gibi bir havası olmadığından doğru Gymboree'nin yolunu tuttuk. Bu hafta da kısmen gruba katıldı. Çoğunlukla sağda solda tırmanmaca oynadı. Bir de her hafta zorla çıkartırdık, bu hafta kendisi çıkmak istedi daha ders bitmeden.
Hafta sonunun bir diğer güzel gelişmesi ilk kez nispeten uzun sürelerde bir oyunla ilgilenmesi oldu. Ona almış olduğum market sepeti (içinde her tür gıda malzemesinden ufak boyutlarda var) çok hoşuna gitti. Onlarla yemek yaptı. Patates Kafa oyuncağına bayılıyor. Onunla uzun süre oynadı. Ona "patate kaa" diyor. Fakat daha çok Patates Kafa'nın aksesuarlarıyla yemek yapmayı tercih ediyor ya da kolu kafaya, burnu göz kısmına filan takıyor. Hatta Pazar günü ninesine gittik. Dönüşte patates kafayı unutacağız diye ödü koptu. Sürekli poşet elimde mi diye kontrol etti.
Ayrıca birlikte neredeyse 20 dakika boyama yaptık. Çizdikleri pek birşeye benzemese de artık daha güzel kalem tutuyor ve birşeyler çizebiliyor. İşte bu da telefonda Scribble Lite kullanarak çizdiği eser:
Cumartesi akşamı ve Pazar sabahı dışarıda yedik. Yemeklerde de nispeten iyiydi durum. Mama sandalyesine maksimum 15-20 dakika oturuyor ama bundan bile memnunuz. Gerisi etrafta koşturmaca. Peşinde nöbetleşe babası ve ben... Bu arada bu hafta ilk defa babaya bir düşkkünlük başladı. Evden çıkarken babası evde kalacak diye korkuyor, "baba baba" diye bağırıyor. Babası gelmeden asansöre binmiyor. Babası gelmeden arabadan inmiyor. Bu hafta sonu babaannemiz bizimleydi. Acaba babasını ondan mı kıskandı, anlayamadık...
Öğlen uykularımız pek fenaydı bu hafta. 1 saati bile bulmadı uykular. Ama enerjisinden birşey kaybetmiş değildi. Başarılarımıza birini daha ekledik: Dün Mert amuda kalkmayı başardı. Zaten 10 aylıkken takla atan bir adamdan da bu beklenir. Yakında da ellerinin üzerinde yürürse hiç şaşmam! Bu çocuğu sirke vermemiz lazım, buralarda harcanıyor bence.
Ve son olarak bir video: Mert yemek yaparken annesi onu telefonun kamerasına çekmek ister. Mert annesine doğru bakar, annesi kamerayı görmesin diye onu saklar ve görmedi zanneder. Oysa Mert telefonu görmüştür, hemen telefona doğru koşar. Önce gülerek poz verir, sonra da telefona saldırır. Filmin sonunda anne nakavt olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder