MİNİK ARI MERT

Slayt 1
MİNİK ARI MERT

9 Eylül 2011 Cuma

MERT'İN BAYRAM GÜNLÜĞÜ


Bayramda 9 günlük tatili fırsat bilerek Antakya'ya gittik. Babaannemizin Arsuz'daki yazlığında çok çok güzel bir tatil geçirdik. Daha doğrusu Mert ve Reşat güzel bir tatil geçirirken ben sürekli koşturdum. 


Her zamanki gibi uçak maceramızdan başlayalık hikayeye. Zaten Mert'le uçağa binerken diğer insanlar adına tedirgin olan ben, memeye veda etmemizin ardından bu defa daha bir korkar olmuştum. Memeyi verince en azından uçakta uyuyordu, bu defa bizi nelerin beklediği konusunda emin değildik. Neyse ki korkulan olmadı. Uöağa bindikten sonra teknik arıza nedeniyle bizi 1 saat boyunca daracık bir yerde bekleten THY'ye rağmen yolculuk rahat geçti. Yerdeki 1 saatlik rötar süresince Mert'i oyalamak için büyük uğraş verdik ama uçak kalkar kalkmaz uyudu ve güzel bir yolculuk oldu bizim için.


Mert Arsuz'a bayıldı. Zaten bayılmamak elde değil. Muhteşem bir deniz (benim gibi sıcak deniz sevenler için tabii), alabildiğine kumsal, babaannemizin nefis yemekleri... Bodrum'dakinin aksine Mert denizden çıkmak istemedi. Ama çıktığında da, yani kumsalda, yine kafayı farklı yerlere taktı. Sabah hakvaltısından sonra kapıda beklemeye başlıyordu "kiii, kiii" (deniz demek oluyor bu) ya da "attım, atıım" (bu da attaa anlamında) diye.

Dediğim gibi deniz kenarında sabit duramadı bizimki. Biraz kova - kum, sonrasında keşfettiği duşlarla ilgilendi. Neredeyse bütün zamanımız duşlarda geçti. Duşu aç, sonra kapa aşağıdaki musluğu aç, sonra onu kapa... derken benim canım çıktı. Oyuncaklarına da pek güzel sahip çıktı. Bir ara kendisinden büyük bir çocuk kovasını aldı, arkasından nasıl koşup çocuğa saldırdığını anlatamam. Tabii "paylaşman lazım, bak kitapta Foli nasıl paylaşmadığı için yalnız kalıyordu" açıklamaları da etkili olmadı.

Denizden dönüşte, hatta daha dönmeden kumsalda acıkmaya başlıyordu. O nedenle yemeklerde çok da sorun yaşamadık. Babaannemizin muhteşem yemek yedirme yöntemleri de bize bu konuda yardımcı oldu.

Bazı akşamlar dışarı çıktık, Antakya'nın harika mezelerinden tattık. Ailece bir arada olmak çok güzeldi. Herkes Mert'le ilgilenmek istedi ama başarılı olamadı. Sonuçta Mert'le yemeklerde sağa sola gezip duruduk. Genelde de erken ayrılmak durumunda kaldık. Çünkü bütün gün denizde çok yorulduğundan ve artık öğlenleri sadece 1 uyku yaptığından erkenden uykusu geliyordu.


Mert için en güzeli etrafında pek çok çocukla birlikte olması oldu. Gerçi çok etkileşim içine girmedi çocuklara sarılmak, kum atmak, onların kalelerini bozmak dışında ama yine de onun için iyi oldu. Özellikle Mete Abisi ile çok iyi anlaştı. Şimdi bile "Tete tete" diye onu sayılıyor. Dün akşam bi baktık "abi, abi" diye geziniyor evin içinde. Hangi abi dedik "tete" dedi. 

Bu tatilde sözcük dağarcığımıza önemli bir kelime daha kattık: "klika" ya da bazen "kliklika". Anlamı klima oluyor... Babaanneye "baba" diyor ama tonlaması asıl baba kelimesinden farklı. Otoparkta gezinmekten 2 araba markası da öğrendik: Mercedes ve Ford. Dün televizyonda bir Mercedes işareti görüp heyecanla gösterdi bizimki. Tabii Mercedes yerine burada ifade edemeyeceğim garip bişeyler söylüyor.

Yine tatilde 2 yaş krizi belirtilerinden olan onu giymem bunu giyerim kaprisleri başladı. Bir gün plaja kapalı ayakkabılarla gitmek zorunda kaldık bu nedenle. Yatarken hep arabalı body giydik. Çünkü başka body giydirsen bitmek bilmez ve ses düzeyi sürekli artan "ınnnn, ınnnn" nidaları başlıyordu. Su illa ki mavi büyük bardakla içilecek, yoksa içmez beyimiz... Sabahları bal ve ekmek yenecek ("kaaal, lelele") ve çay içilecek ("çaaay").


Güzel günler çabuk geçti, Pazar günü döndük. Dönüş yolculuğumuz da fena geçmedi, Mert yine uyudu. Ama uçaktan indikten sonra kendisini oyalamakta bayağı bir zorlandım. Valizleri beklerken Mert'i arabasında tutmak için yerlere oturup I-phone silahını çıkartmak zorunda kaldım. Yukarıda da bu çabadan görüntüler var.

Bir tatil böyle geçti, bir sonrakini iple çekiyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...