Cumartesi günü itibariyle Mert 18. ayını doldurdu, artık 1,5 porsiyon oğlumuz var.
Bu hafta sonu bakıcımızın olmayışı ve annemin de tatilde olması dolayısıyla Mert'le başbaşa günler geçirdik. Tabii babamızın hakkını da vermemiz lazım. Hep yanımızdaydı ve çok yardımcı oldu. Ailece parka gittik, İstinye Park'ta fıskiyelere olağan haftalık ziyaretimizi yaptık ve "buuu veeer" diye bir güzel bağırdık, sahilde yürüyüşe çıkıp sahildeki teknelere "dedeee" diyerek atlamaya çalıştık...
Bu sıralar "terrible 2" yavaş yavaş kendini hissettirmeye başlıyor sanki. Tutturmacalar hat safhada. Konuşarak sakinleştirme çabalarımız zaman zaman sonuç veriyor. Ama hele bir uyku gelmişse, o zaman sakinleştirmek imkansız kendilerini. Dün uyku öncesi anahtar da anahtar diye tutturdu ve uyuyuncaya kadar evucunda sımsıkı tuttuğu anahtarları bırakmadı beyimiz.
Gece uykuları öncesi aynen "Hiç Uykum Yok Ali" kitabındaki sahneleri yaşamaya başladık. İletişim Yayınlarından çıkan bu kitabı 5-6 aylıktan itibaren okumaya başlamıştık. Birkaç ay önce artık yırtılmaktan okunacak sayfası kalmayınca kitap yok oldu. Ama içinde anlatılanları hatırlıyor galiba bizimkisi. Kitapta Ali uyumayı hiç sevmez, uykusu gelince durmadan su ister, sonra bir kitap ve bir kitap daha... Mert de uyumadan önce okuduğumuz kitap sayısını 3'e çıkardı. Üstelik de herbirini 3-4 kez okuyoruz. Sonra da "buuu veeer" seansları başlıyor. Neyse onları da bir şekilde atlattıktan sonra uyuyoruz. Gece uykularımız iyiye doğru gidebiliyor diyebilirim. Aylardır beklediğim de buydu, geri kalan zorluklar artık vız gelir.
Yemek düzenimiz de memeye veda etmemizin ardından fena değil. Yavaş yavaş kendisi yemesi için alıştırmalara başlamamız lazım, geç bile kaldık.
Konuşma çalışmalarımız gayet iyi devam ediyor. Genelde pek çok şeyi söylüyoruz, söyleyemediklerimizi de "kaaa" "kiiii" diye anlatıyoruz. Tabii bunları sadece leb demeden leblebiyi anlayan bendeniz anlıyorum.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder