Ablamızın izinli olduğu hafta sonu olduğundan Mert'le 2 güzel tam gün geçirdik. Pazar gününü ayrıntılı olarak yazacağım ama Cumartesi de bizim için önemli bir gün oldu: Mert'le birlikte metroya bindik.
İşe genelde metro ile gidip geliyorum ve sürekli bebekleri ile metroyu kullanan insanlar görüyorum. Mert'i metroda zapt edebilir miyim, emin değildim. Ama babamız Cumartesi sabahı Mert'in araç koltuğunu da alarak işe gitti. Biz de anneannemleri ziyaret etmeye karar verdik Mert'le (gerçi onun kararda pek bir etkisi olmadı). Aklıma Mert'in son haftalardaki tren merakı geldi. Malum, Baby First'teki uykucuk bebeklere hayran. Uykucuk bebeklerin yaptıkları rüyaları da Kondüktör Mac Cloud uykucuk treni ile dağıttığı için son zamanlarda her yerde tren arıyoruz. Hatta anneannesinin tesadüfen aldığı trenli bardağı görebilmek için durmadan "bu, bu" diye etrafta dolanıyor. Bu fırsatı değerlendireyim dedim ve Mert'e "Bak biraz sonra trene bineceğiz, anneanneye gideceğiz" dedim. Vee evden çıkıp metro durağına gittik.
İstasyona girdik, aşağı asansörle indik. Metro gelirken sesi duyulunca bir şaşırdı, sonra "Bak trenin sesi" deyince hoşuna gitti. Metroda gidinceye kadar çevredekilerle muhabbet etmek ve durmadan "tyean tyean" diye ne kadar bilinçli bir yolcu olduğunu göstermek gibi faaliyetlerle uğraştı. Bir ara mızırdamaya yeltendi ama "ay bak şimdi geldik, kapı açılıcak" filan diye oyalabildim.
Gayrettepe'de indik, baktım biraz yağmur çiseliyor. Olsun, dedim, biraz da yağmurda yürüyelim. Ceketimi üzerine örttüm ve yağmurda yürüyerek anneannemlere kadar gittik. Bu açıkhava yürüyüşü de pek hoşumuza gitti. Anneanneye, nineye ve sonra evde babaya "tyean, tyean" diyerek yolculuğumuzu anlattık.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder