MİNİK ARI MERT

Slayt 1
MİNİK ARI MERT

14 Nisan 2011 Perşembe

MARİFETLERİMİZ!

Mert bu aylarda neredeyse her gün yeni bir "beceri" ile karşımıza geliyor. İnsan bunları yazmayınca unutuyor diyerek buraya aklımda kalanları yazmaya karar verdim. İşte beyimizin marifetleri:

Eylül başında tutunarak ayaklanan oğlumuz, oyun alanının içinde bir süredir geziyordu. Hatta Aralık'ta "tay tay durma"ya, Ocak'ta da yine oyun alanı içinde tutunmadan yürümeye başlamıştı. Ama heyecandan sürekli düşüp kalkıyordu, 3-5 adımda bir. Biz de düşecek korkusundan oyun parkı dışında mutlaka tek elini tutuyorduk. Nihayet doğum gününden tam 3 gün sonra bağımsızlığını ilan etti. Zaten yürüyormuş da biz bırakmıyormuşuz. Anneannesinde kaldığı bir gün anneannesi kendisini bırakmış ve bütün gün evin içinde dolanmış. O gün bugündür artık rahatlıkla yürüyoruz. Aslında yürümüyoruz, koşuyoruz. Çünkü bir telaş içinde o oda senin bu oda benim bütün gün koşturma peşinde Mert Bey.

 
 Vee konuşma: Kasım - Aralık gibi "kuş", "kitap" benzeri birşeyler söylüyordu. Sonra "anne", "anneanne" ve "ayakkabı" (kakkı diyoruz buna) demeye başladık. Şimdi ise baba, balık, giy, dede (Mehmet Ali Birand'a "dede" diyor nedense), kart, mama, su (yani "bu"), cezve, araba (ınının), kar gibi kelimelerimiz de var.
 

Her denileni anlıyoruz. Onu ver deyinde neyi kastettiysek onu veriyor. Odaların ismini biliyor. Yatmadan önce ritüllerimiz var. 20.00'de Baby First açılıyor. Ayıcık Bonny, Tavşancık Harry ilgiyle izleniyor. Ve sonunda beklenen Uykucuk Bebek'ler başlıyor. Uykucuk Rüya Orkestrası şarkıları ile önce annenin kucağında, sonra babanın kucağında dans ediliyor. 



Bu arada yemek yenebilirse yeniyor. "Hadi köfte yapalım" denince "anneanne" diye mutfağa koşuluyor. Çünkü köftelerimizi her hafta anneannemiz hazırlıyor. Bir de  köfte yapmak için tavayı çıkartırken o dolaptan cezveler kapılıyor ve evin içinde oraya buraya atılıyor.



Televizyon faslından sonra "Mert hadi uyuyalım" diyoruz. Bunu duyunca son hızla odamıza koşuyoruz. Önce perdeyi kapatmaya çalışıyor, sonra bez çekmecesi açılıyor ki bezimiz değişsin. Sonra yatağın içinde "Minik Koala Çiftlikte" ya da "Ali" kitabı okunuyor. Kitap okunurken annenin sorduğu sorulara cevap veriliyor. Sonra da meme faslı ile yatakta uyku savaşı başlıyor.

Evet, neyse ki artık kucakta sallanmadan uyuyabiliyoruz. Yatağın içinde popoya pış pış ya da sırt kaşıma seansımız var. Tabii bu biraz uzun sürüyor, kucakta sallasak daha kolay uyuyabilir. Ama artık biraz tombik olduğumuzdan böylesi daha rahat.

Mert'in yeni ablası Mart başında başladı. İlk haftalar alışmamız sıkıntılı oldu. Her sabah annemizin arkasından ağladık. Neyse ki şimdi rahatız. Günde 3 sefer ablası ile parka gidiyor. Zaten en sevdiği şey parka gitmek. Hatta geçtiğimiz hafta sonu ailece dışarı çıkmıştık. Dönüşte otoparkta elini tuttuk. Bizi çekiştirerek bir yerlere götürmeye başladı. Bir de baktık ki parka doğru gidiyoruz. Yolu öğrenmiş, bizi parka kadar götürdü.


Yemek ve uyku konusuna girmiyoruz hiç. Bu konuda pek ilerlemeden bahsedemeyeceğim. Geceleri 3 kez uyanırsa harika bir gece geçirmiş sayıyoruz kendimizi. Bu da 15 günde bir filan oluyor. 

Bu sabah bir de güzel cümle kurduk: Songül Ablası bir oyuncağı gösterip "Bunu kim aldı Mert?" dedi. Bizimki de "anne aldı" diye cevap verdi. Ha bir de "nasılsın" diye sorunca "iyi" diyoruz. Doğum gününden hemen sonra "kaç yaşındasın" deyince elimizle 1 yapmayı da öğrendik.

My Gym maceramız hüsranla sonuçlandı. Maalesef oradaki disipline uyamadık. Bebekler daire olup bazı hareketler yaparken biz o dairede durmak istemiyoruz. Bir de ders saatlerinde uykumuz geliyor.
 
Artık Mert'le dışarı çıkmak da pek mümkün değil. Gittiğimiz yerde mümkün değil durmuyor. Ya restaurantın kapısından kaçıyor, ya da bir AVM'deysek ortalıklarda koşup mağazalara girmek, etraftaki çiçekleri yolmak, etrafta bir merdiven varsa merdiveni tırmanmak istiyor. Puseti çöpe atsak yeridir. Mümkün değil oturmuyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...