Doğumun zorluğundan mıdır nedir, Mert'imi gördüğüm ilk an öyle yoğun duygular yaşayamadım. Sadece bir inanamazlık hali vardı, bu güzel şey benim mi diye. Eşim ise yanımda dehşete düştüğünden ya da oğlumuzun sevincinden ağlıyordu. Doğuma girdiğine kesin bin pişman olmuştu.
Mert'e "hoşgeldin" demek için herkes oradaydı: anneanneler, halalar, teyze, nine... Tabii minişimizin Simphsonlara benzeyen uzun kafasını görenler pek bir üzüldü. Neyse ki birkaç gün şapkasının altında sakladık ikinci kafasını.
Doğumun zorluğunu tam atlatmışken bu sefer de Mert'in şekeri düşük çıktı. 1 gün kalacağız derken 2 gün kaldık hastanede. Üstelik bir de mama takviyesi başladı. Tabii ben de kitaplardan 9 ay boyunca kitaplardan "ilk günlerde biberon ve mama alan bebeklerde memeye yabancılaşma olabilir" şeklinde yorumlar okuduğumdan hemen moralim bozuldu. Bu üzüntünün gereksiz olduğunu kısa süre sonra gördüm.
Hastanedeki ilk 2 gün, meğerse en güzel günlermiş. Eve gidince gerçeklerle karşılaştık: Uykusuz gecelere merhaba dedik. Ve 1 hafta sonra da asıl kabus başladı: Kolik! Doktorumuz "3 haftadan önce başlamaz" dese de bizimki öyle olmadı. Neyse bu ayrı bir başlık konusu...
İlk günler bir yandan ailemiz yeni üyesi ile tanışmakla diğer yandan da onu besleyebilmek için anne sütünü artırma çabalarıyla geçti. Humana en sevilen içecek oldu (ki 9 ayımız bitmesine rağmen hala öyle). Ayrıca sanki çok süt varmış gibi aralarda da sağıp depolamaya çalışıyordum. 20cc süt çıkınca seviniyordum. Kompostolar, bulgur pilavları... Sütü artırma ümidi vaad eden herşeyi yiyordum. Sonunda başarıya ulaştım ve küçük arıyı doyurabildim.
Vee geceler... Çevremizde akşam yatıp sabaha kadar sadece bir kez uyanan bebek hikayeleri bizim için geçerli olmadı. Mert, neredeyse 6 ay saat başı uyandı. Evet, gecede 10-13 kez uyanıyordum. Annelik homonları denilen şey gerçekten etkili herhalde. Başka zaman olsa insanın sinir sistemi gerçekten harap olur bu tempoyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder